Sayfalar

26 Ocak 2012 Perşembe

Cerrah

Nihayet Tess Gerritsen'le tanıştım..
Cerrah okuduğum ilk kitabı, bol kanlı bir kitap. Biryerlerde kitap için "içinden kan sızan bir kitap" denilmiş ki oldukça yerinde bir tanım olmuş.
Ama nedense kitabın kapağı kendisinden daha ürpertici geldi bana..

(Fotoğrafı nasıl bu hale getirebildim hiç bir fikrim yok ama Cerrah'ın tarzına uygun bir kesik oldu :))

Erkek egemen bir büroda var olma savaşı veren Dedektif Rizzoli, "Aziz" Dedektif  Thomas Moore ve olayların ortasındaki Dr. Cordell..
Oldukça sürükleyici bir hikaye, hayal kırıklığı yaşatmayan bir son.
Son zamanlarda okuduğum en iyi Polisiye/Gerilim kitaplarından birisi..Polisiye sevenlere gözü kapalı önerebilirim.
Elimde dört Tess Gerritsen kitabı daha var:) Çırak'la seriye devam ediyorum, bakalım diğerleri de bu kadar sürükleyici mi?

25 Ocak 2012 Çarşamba

Tatlı Rüyalar

Tatlı Rüyalar, kendi tanımıyla bir Psiko-Absürd Romantik Komedi... Evet tam anlamıyla böyle bişey:)


Alper Canıgüz kitabı yazarken ne içmiş bilmiyorum ama çok eğlenceli bir kitap ortaya çıkmış...
Kendinizi kitaba bırakın, klasik ve olası hikayelerden arının.
Yok ben mantık sınırları dahilinde ilerleyen bir kitap istiyorum diyorsanız, Alper Canıgüzden uzak durun..
Oğullar ve Rencide Ruhlar'ı da almakla çok iyi etmişim, Gizli Ajans da kesinlikle okunacaklar listemde artık :))

Oda

Oda, 2011'in çok konuşulan kitaplarından.
New York Times da "2010'un en iyi 10 kitabı"ndan birisi demiş..

Kitapları en popüler olduğu dönemde okumayı sevmiyorum. Üzerinden biraz zaman geçmeli, kitapla ilgili daha objektif yorumlar yapılmalı ve kitap benim gözümde kıymetli hale gelmeli...



Büyük bir hevesle başladığım kitabın ilk 5-10 sayfasından hiçbirşey anlamadım. Tamam olaylar 5 yaşındaki bir çocuğun gözünden anlatılıyor ama cümleler bir garip, eksik gibi. (Uçaklar gerçekte yok, onlar sadece televizyon..gibi) Kitapla ilgili yorumlara baktım ufaktan (tabi kitapla ilgili bir detay olmasa bari korkusuyla). Okuyanlar ilk 50 sayfanın sıkıcı olabileceğini söylüyor, gönül rahatlığı ile okumaya devam ettim.
Artık 5 yaşına giren Jack ve annesinin bir odada kurdukları yaşam...Annenin azabı ama Jack'in dünyası 'oda'..Ve geceleri Yaşlı Nick'in geleceği için Jack'in içinde uyuduğu gardırop...
Spoiler içerir...
Annesinin Jack için oluşturduğu dünya çok muntazam, uydurulan oyuncaklar, onaltı adımlık bir alanda düzenli yapılam jimnastik, tek bir parçası bile ziyan edilmeyen yiyecekler ve 'pazarikramı'..
Bu izole dünyadan gerçek dünyaya geçiş..Çocuk sahibi olunca insan çok gereksiz durumlarda bile empati kuruyor (anne olmak geri dönüşü olmayan bir duygusallık-ki ben bile duygusallaşabiliyorsam son derece etkili demektir). Büyük firardan sonraki kısım beni daha çok etkiledi açıkcası..


Kitaba ara verip bir kenara koysanız da anne-oğulun hala o odada olduğunu düşünüyorsunuz, dolayısıyla çabucak okumak istiyorsunuz.Ve kitap bitse de etkisi uzun sürüyor..Bir de web sitesi var kitabın, odayı 360 derece gösteren..

Oda bana biraz 'Çatı Serisi'nin ilk kitabını, biraz da 'Küp Film Serisi'ni anımsattı.



Kitabı ve gerilim sevenlere de film serisini öneririm..

23 Ocak 2012 Pazartesi

Erken Kaybedenler



Afilli Filintalar dan tanımıştım Emrah Serbes ve Alper Canıgüz'ü. Uzun zamandır  aklımdaydı kitaplar ve Erken Kaybedenlerle başladım okumaya..
10'lu yaşlardaki oğlan çocuklarının (evet tam tanım bu "oğlan çocuğu" :)) hikayelerini dinliyoruz, sürekli bir tebessümle...Evden kaçanlar, öğretmenine aşık olanlar, tatilde zorla kitap okuyanlar, üst komşusunu terörist sananlar (ki favori hikayem bu), sokakta top koşturanlar, hoşlandığı kızı hırpalayanlar...

"unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. yani birini er geç unutmaya mahkûm olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. o kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder."

Mevzuyu basit çocuk hikayeleri gibi düşünmemek lazım, çünkü anlatım çok güzel ve zevkle okunuyor..

"Ayrıca imkan olsa terör örgütlerine veririm oyumu çünkü bu devletin yıkılmasını istiyorum, çünkü annem babam öldüğü zaman hiçbir şey yapmadı bu devlet, ayrıca yasemin düşünmek için süre istediği zaman hiçbir devlet büyüğünün araya girip işleri yoluna koymak için çaba sarf ettiğini de görmedim. hep boş vaatler; yaralar sarılmadı."




Hikayeler "oğlan çocuklarının" etrafında geçiyor ya ufaktan da bir kıskançlık duymadım değil. Kabul edelim kızlar daha masum ve evcimen o dönemlerde, erkekler daha bi yaratıcı düşünüyor:)

Leyla ile Mecnun sevgim malum, baktım L&M sevenler Behzat Ç'yi mehtediyor (L&M na misafir de olmuşlardı), işin içinde Emrah Serbes de varmış deyip 1-2 bölüm izledim internetten. Devamını getiremedim ama bu kitaptan sonra tekrar izleme kararı aldım :)


Bu aralar tekrar tekrar ve tekrar dinlediğim tek sanatçı; Halil Sezai. İncir Reçelinde bayılmıştım zaten şarkılara..Ya yeni şarkılarda iş yok ya da ben yaşlanıyorum diye düşünürken, nihayet etkileyici bir albüm...Halil Sezai - Seni Beklerken2011

Gözlerinizi kapatıp, arkanıza yaslanıp dinleyin...

Kar

Ve kardan nasibimizi aldık.
Akşam yağmur yağıyordu en son, pek ihtimal vermemiştim karın yağacağına. Sabah sürpriz oldu, sakin sakin yağmış ve çok güzel görüntüler oluşturmuş.
Dün, kar evde olduğumuz gün yağdığı için sevinmiştim. Bu tür durumlarda insan dışarıda hiç bir işi olmasın, evde oturup kitabını okusun, sıcacık çayını içsin istiyor...
Bugün ise karlı-buzlu yollardan geçip de işe gelince, keşke kar bugün yağsaymış dedim, yollar kapalı olacağı için işe gelmezdik en azından...





Sabah kar yağarken..


Öğleden sonra güneş çıkınca bahçe daha da güzelleşti...